Hatipoğlu Konağı, Ankara Kalesi’nin içinde 1998 yılından
beri restoran olarak hizmet veriyor. Konumu
itibariyle muhteşem bir manzaraya sahip.
Doğan Metin ve Erol Şahin tarafından
işletilen mekan, bugün kalenin içinde kalan iki restorandan birisi. Kendilerini
tanımak, sohbet etmek memnuniyet verici oldu ancak kalenin turizm açısından
içinde bulunduğu durum oldukça üzücü… Temennimiz bir an önce eski günlerine
dönmesi. Bu biraz da bizlerin elinde…
Doğan bey, öncelikle bu binanın bir hikayesi var mı?
Burası tarihi bir konak. 1920’li yıllarda inşa edilmiş.
Geçmişte burası Macar Büyükelçiliği’nin konutu olarak kullanılmış. Büyükelçilik
Kızılay’daydı. Hala durur o taş bina. Burası elçiliğin ilk konutu olarak 1947
yılına kadar kullanılmış. 1947-1957
yılları arasında ise Demirfırka Polis Karakolu olarak kullanılmış. 10 yıl boş
kaldıktan sonra 1967 yılında şahıslara geçmiş. Şahıslar da hiç satmamış burayı.
Babadan oğula devrolmuş. Konut olarak kullanılmış tüm bu yıllarda.
Hatipoğlu Konağı ne
zaman hizmet vermeye başladı?
Biz burayı 1998 yılında Surkale şirketi olarak aldık. Çok
eski bir binaydı burası. İki yıl süren yoğun ve titiz çalışmalar sonunda
restore edilip restoran olarak düzenlendi. 1999’un sonlarında da faaliyete
geçti. 80'er kişilik 2 terasımız, 100 kişilik büyük salonumuz, 40 kişilik küçük
salonumuz, 8-15 kişilik 6 odamızla farklı organizasyonlara ev sahipliği
yapabiliyoruz. Toplamda 320 kişilik bir kapasitemiz var. Düğün, nişan, doğum
günü, mezuniyet, iş yemekleri, özel yemekler gibi amaçlarla gelen birçok
müşterimiz bulunuyor.
Turistik bir tesis
değil mi aslında?
Tamamen turizm amaçlı bir tesis. Zaten daha çok turizm
firmalarıyla çalıştık. 15 Temmuz öncesinde Ankara yılda 40 bin turist
ağırlıyordu. Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne gelen turist gruplarının yemeğini yedirip
gönderiyorduk.
Daha çok Uzakdoğu, yani Tayvan, Japonya, Kore, Çin; bunların
yanı sıra Avrupalı da vardı. İtalya, İspanya, Fransa, Danimarka, Hollanda,
Belçika, Norveç, Lüksemburg gibi ülkelerden de çok turist alıyorduk. Ama malum
15 Temmuz sonrası hepsi bitti. Aslında terör olayları yüzünden daha öncesinde
azalmaya başlamıştı turist. Bu olay son darbeyi vurdu.
Çok üzücü… Tekrar Hatipoğlu’na dönersek, burada sanırım
iki ortaksınız.
Evet. Erol Şahin ortağım. 21 yıldır bu işin başındayız.
Kaç personel
çalışıyor?
15 Temmuz öncesi 12, şimdi ise 6 kişi var. Tesis turizm
seyahat acenteleriyle çalıştığından, öğlen ve akşam servislerimiz çok yoğun
geçiyordu. Şu an çok ciddi anlamda turist kaybı var. Dolayısıyla biz de ayakta
durabilmek için personel küçülmesine gittik.
Sabahları 09.30 da başlıyor servisimiz. Hafta içi
23.30-24.00, hafta sonu da 24.30-01.00 a kadar uzuyor.
Kahvaltı da veriyorsunuz
o zaman…
Evet. Kişi başı 25 TL ye limitsiz serpme kahvaltı veriyoruz.
Kaleye turlarla gelen
yerli turist de artık pek kalmadı değil mi?
Bu ara gerçekten çok sıkıntılı bir dönem geçiriyoruz. Kalede
iki yıldır süren bir restorasyon çalışması var. Yani yollar kapalı. Bu durumdan
dolayı buraya gelen konuklar oldukça zorlanıyorlar. Bu çalışmalar bitip iyi bir
de açılış yapılırsa inanıyorum ki kale eski günlerine çabuk kavuşup toparlanır.
Elimizde muhteşem bir zenginlik var: Anadolu Medeniyetleri
Müzesi. Dünyada 3. seçilmiş. Fakat biz bunun kıymetini bilmiyoruz. Hakikaten
kale ve civarının böyle olmaması lazım. Şu an restorasyon yapılıyor ama bu çok
geç kalınmış bir çalışma. Dünyanın başka ülkelerinde bir seyahate çıkıyorsunuz,
rehber sizi ilk önce kaleye götürüp gezdiriyor. Biz burada misafirlere kaleyi
gezdirdiğimiz zaman ben bir işletmeci olarak utanıyorum. Bu gördüğünüz yine iyi
hali. Elimizde hakiki bir kale var. Turist burayı gezmeyip de nereyi gezecek.
Ankara’da Anıtkabir ve kale, dolayısıyla da müze var sadece. Bizim öncelikle
elimizdeki turisti tutmaya çalışmamız gerekirdi.
Yıllardır seyahat acenteleriyle çalışıyorum. Arada İstanbul’a
gider ziyaretlerde bulunurum onlara. Geçtiğimiz günlerde yine İstanbul’daydım.
Birçok acente seyahat programlarından çıkarmış Ankara’yı. Nedeni, güvensiz bir
şehir olması. Şimdi turist buraya geliyor, havaalanından alıyorlar, Kayseri ,
Kapadokya, Selçuk, Efes’e gidiyorlar doğrudan. E nasıl turizm şehri olacak bu
durumda Ankara? En büyük görev aslında TÜRSAB’a düşüyor. TÜRSAB’ın görevi
seyahat acentelerine bilet satmaktan ibaret değil. Türkiye genelinde ne kadar
seyahat acentesi varsa, onlara bir konferans düzenlemeli. Protokol de davet
edilmeli. Yani, Turizm bakanı, vali, turizmden sorumlu vali yardımcısı, belediye başkanları, turizmle ilgili emniyet
müdürleri bulunmalı burada. Hatta yabancı acenteler de davet edilmeli. Onlara
Ankara’nın nasıl korunduğunu anlatmak gerek. Yeniden bir güven kazandırmazsak
Ankara’ya gelmezler. Uzakdoğu dahi gelmiyor şu anda. Korkarak geliyor gelen de…
Acenteler buraya turist getirebilmek için anormal derecede fiyat kırıyorlar.
Eskiden 1000 dolara getirdiği turisti şimdi 700-600 dolara getiriyor.
Yediriyor, içiriyor, gezdiriyor aynı şekilde. Dolayısıyla ne oluyor, otelci,
restorancı, şoför, otobüs kiralayan parasını alamıyor. Böylece bitiyor gidiyor
turizm.
Peki yerli-yabancı
turist dışında Ankara’dan nasıl bir müşteri profiliniz var?
Daha çok esnaf, özel şirketler, burada yaşayan yabancılar
geliyor. Ama bizim asıl müşterimiz Ankara dışı ağırlıklı. İnternetten bizi
duyup, bulup gelen çok. Ya da işte acentelerin getirdiği müşterilerimiz vardı.
Şirketlerin toplu yemekleri için de burası çok tercih edilir. Kale ayak altı
bir yer olmadığı için şehir içinden çok fazla gelen olmuyor. Burayı götürün Çankaya
ya da Çayyolu’nda bir yere koyun, aynı konak, aynı işletme, aynı mantıkla
tıklım tıklım doldurursunuz. Müşteri sıraya girer. Ama yer kale olunca insanlar
buraya pek çıkmıyor.
Kale aslında çok
otantik bir ortam. Bu civarda sadece dolaşmanın bile keyfi bir başka.
Öyle tabi ama sektör de çoğaldı. Biz burayı 1998’de
açtığımızda Çayyolu’nda restoran yoktu. Çayyolu, Çankaya, GOP müşterisi nereye gidiyordu? Kaleye… Hatta bürokratlar
da çok gelirdi. Şimdi bakıyorsun her evin altında bir restoran var. Dolayısıyla
kaledeki müşteri portresi de çok
değişti.
Siz bu sektöre nasıl
giriş yaptınız?
Ben otelcilik okulu mezunuyum. Bu işin okulundan gelmeyim.
Beştepe’de okudum lise bölümünde. Üniversitede de açık öğretime gittim.
Çocukluğumdan beri hep yaptığım iş turizmcilikti. Komilikten başladım. Bir ara
Ulucanlar’da esnaflık da yaptım, kapattım sonra.
Hizmet sektöründe
karşılaştığınız sıkıntılar neler? Personel, genel maliyetler?
Çok güzel bir konuya değindiniz. Eleman maliyetleri çok
yükseldi. Şimdi bugün gönül ister asgari ücretin 2000-2500 olmasını. Asgari
ücret 1400 TL ama çalıştırdığınız bir elemanın maliyeti bununla kalmıyor. 650
TL SSK’sını ödüyorsun. 2000 TL ye mâl oluyor. Siz de tabi küçülmeye
gidiyorsunuz. Ya kendiniz yapıyorsunuz işi ya da ekstraya döküyorsunuz. Bu işi
yapan şirketler var. Bana garson lazım oldu, üç kişi gönder diyorsunuz. Onlar
faturasını kesiyor, üç garson geliyor,
çalışıyor, gidiyor. Aslında tabi böyle olmaması lazım. Eskiden bu iş,
komilikten, çıraklıktan yetişmekle olurdu. Okulundan yani… Şimdi bitmiş bu iş. Kalifiye
eleman da bitmiş. Bizim mezun olduğumuz Beştepe’deki okul kapandı. İsmini
değiştiriyorlar. Bu tip yerlerden yetişiyordu eleman. Ya da komilikten
geliyordu. Şimdi eleman yetiştirmek de zor. Meslek okullarını tekrar faaliyete
geçirmek lazım.
Şimdiki gençler iş
hayatında yükselme konusunda biraz sabırsız sanki?
Öyle… Eleştiriye de açık değiller. Çalışırken ufak bir
uyarıda bulunuyorsun işle ilgili. Sabah gelmiyor işe. Bizim zamanımızda böyle
değildi.
Ailelerin tutumu da
çok etkili. Eskiden eti senin kemiği benim diyerek meslek öğrenmeleri için
ustaların yanına verirlerdi çocuklarını… Azimli olmayı tembih ederlerdi onlara.
O tavır kalmadı. Adam aç geziyor ama burada asgari ücrete
çalışmıyor. Neden? Çünkü insanlar yoksulluğa alıştırıldı. Mesela ben, bu
civarın gençlerine faydamız olsun diyerekten buraya işe almak istedim
bazılarını. Geldi biri, hemen maaşı sordu. Rakamı duyunca neden çalışayım ki bu
paraya diyor. Zaten devlet bana 1000 TL yardım yapıyor düşüncesinde. Hal böyle
olunca insanlar işsizliğe, tembelliğe yöneldi. Yapılan erzak yardımları da bunu
tetikledi. Yani eleman bulmak da yetiştirmek de çok zor.
Mesela eti aldık Ramazan ayı öncesi 45 liraya… Sonrasında
alıyoruz 60 liraya… 60 liraya aldığınız eti
35’e sattığınız menüye bir 8 lira daha koyacaksınız ki zarar
etmeyesiniz. E bunu koyarsanız da müşteri
şikayet ediyor. Ama bunu koymazsam da ben zarar edeceğim. Çok zor durumda kalıyoruz zamlar dolayısıyla.
Az önce buraya
gelirken, yerli turistlerin olduğu tur otobüsleri gördüm. Daha çok nerelerden
geliyor bu ziyaretçiler?
Belediyelerin düzenlediği gezi turları onlar. Yoksul
aileleri gezdiriyorlar. Ücretsiz yani… Haliyle bu insanlar para harcamıyorlar
buralarda, alışveriş de yapmıyorlar. Belediyeler de restoranlarla anlaşıyorlar,
50-70 kadar insan getireceğiz diyerek en düşüğünden fiyat alıyorlar. Geçen gün
böyle bir belediyeye kahvaltı için kişi başı 18 TL fiyat verdik.
Oldukça düşük.
Ama durum bu… Eskiden olan turlar yok maalesef. Yani onlar
Ankara’ya gelmiyor artık demek daha doğru. Önceden gelen tur yolcularının kale
ve civarının ekonomisine önemli katkıları olurdu. 1 yıldır o müşteri yok
burada.
Kale adına çok üzücü…
Ama bakın bir Hamamönü böyle değil. Belediye başkanı çok
güzel bir restorasyon çalışması yaptı. Çok da iyi tanıttı. Bu kalenin
restorasyonu 2011 yılında başladı, bunca yıldır hala bitmedi. Öyle güzel
projeler vardı ki. Eskiden insanlar sırf kuruyemiş almaya bile kaleye
gelirlerdi. Şimdi şuradan meydana bir bakın, bomboş… Restorasyon kapsamında
güzel çalışmalar yapıldı elbet ama geldiler bu sefer de yolumuzu kapattılar.
Esnaf bu konuda çok sıkıntılı. Sabah 10.00 dan akşam 19.00 a kadar buraya
hiçbir araç giremez tabelası konuldu. O zaman kimi nasıl getirip
gezdireceksiniz burayı? Park yasağı olabilir o ayrı. Ama kaleye araçla girememek
olmaz. En aktif saatlerinde burayı araç girişine kapatmak olmaz.
Kaledeki restoran
sayısı mı azaldı?
Teker teker restoranlar kapılarını kapattı. Şu anda burada
biz varız bir de Kınacızade Konağı. Koç’ların Çengelhan’daki restoranını da
sayarsak üç yer var. Biz başladığımız yıllarda 11 restoran vardı. Şu an durum
bu. Kale ciddi anlamda kan kaybediyor.
Şaşkınlık ve üzüntü
içindeyim… Ramazan ayını bitirdik. Nasıl geçti sizin adınıza?
Genel anlamda Ramazan zaten bereketlidir. Bir şekilde
insanlar bu ayda geliyorlar. Ama Ramazan bitince o hareketlilik de bitiyor.
Aşırı ucuz bir fiyat vereceksiniz ki gelsinler. Buranın canlanabilmesi, yeniden
toparlanabilmesi için, Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı bu restorasyonları
tanıtması gerek. Bilboardlarla halka duyurulması gerek.
Ne kadardır Anadolu
Turizm İşletmesi Derneği üyesisiniz?
10 yıl olmuştur.
Derneğin
çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Turizm açısından, özellikle Ankara açısından çok iyi
çalışmalar yapıyorlar. Yaptıkları faaliyetleri biz de takip ediyoruz. Ciddi
katkısı var derneğin.
Son olarak biraz
mutfağınızdan bahsedelim.
Ramazan ayında iftar menülerimiz vardı. Onun dışında menüde
soğuk mezelerimiz, salatalarımız, ara sıcaklarımız ve et yemeklerimiz bulunuyor. Özellikle saç kavurmamız favorilerdendir.
Son 1 yıldır kuzu incikten Ankara tava da yapıyoruz. Ankara’ya özgü bir tat
olarak çok sevilmekte… Hatipoğlu Special
ise marine sürecinden geçen etin üzerine kremalı mantarlı özel bir sos ilavesiyle
hazırlanıyor. Diğer ızgara çeşitlerimiz de mevcut. Kalabalık gruplar için fiks
menülerimiz de var. Tavuk ve et seçeneğine göre fiyatları 75-85 lira arasında
değişiyor. Limitli içki dahil tabi.
Ayrıca Pazar günü hariç haftanın her günü akşamları canlı
olarak fasıl müziği yapılıyor.
Gurme Rakun olarak ayrıca tadıma da geleceğim. Bu güzel sohbet için çok teşekkür ediyorum
sizlere.
Her zaman bekleriz. Biz teşekkür ediyoruz.
Kale Mah. Sevinç Sok. No:3 Ankara Kalesi
Altındağ/Ankara
0.312.311 36 96
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder