18 Şubat 2017 Cumartesi

TÜRKİYE’DE GASTRONOMİ TURİZMİ YAPILIR MI?


Baştan hemen söyleyeyim, yapılır. Hem de tüm dünyayı kendine hayran bırakacak şekilde yapılır. Neden? Çünkü Anadolu, bilinen eski ve en zengin mutfaklardan biri. Bu topraklarda yaşamış onlarca medeniyet ve yüzlerce farklı kültürle harmanlanmış.

Peki nedir gastronomi turizmi? Bir yörenin kendine özgü lezzetlerini  tatmak için oraya düzenlenen seyahatleri ifade ediyor. Bu, başka bir ülkeye yolculuk olabileceği gibi, aynı şehir içinde küçük bir kasabaya yolculuğu da kapsıyor. Sadece yemek değil, şarap, viski gibi içecekler için de bu tür organizasyonlar yapılıyor.

Müthiş Anadolu mutfağına dönecek olursak, son yıllara kadar bu konuda çok ciddi çalışmalar yapılmadı. Çeşitli derneklerin, kurumların, şirketlerin faaliyet ve diğer çalışmalarıyla yol alınmaya başlandı. 2014 yılında TÜRSAB tarafından ortaya konan Gastronomi Turizmi Raporu’na göre bizde bu konuda çalışan 94 kurum kuruluş var iken, ABD’de 18 bine yakın topluluk faaliyet gösteriyor. Bu rakamla zaten ilk sırada yer alıyor. Kendine özgü bir yemek kültürü olmayan ABD için oldukça ironik bir gayret. Bizde ise Gastronomi Turizmi Derneği, önemli çalışmalar yapıyor son zamanlarda…

Yine 2014 yılındaki rapora göre, bu alandaki turizmi geliştirecek coğrafi işaretli ürün sayımız 124. Sadece Kastamonu mutfağına dair yapılan bir derlemede dahi 812 çeşit yemek tespit edilmişken bu oldukça düşük bir sayı. Bu arada en çok coğrafi işaret almış yemek Erzurum’da.  Sonra Kayseri, Manisa, Mersin, Mardin, Afyon, Bursa ve İzmir geliyor. Bu tamamen, illerin kendi gayretleriyle Türk Patent Enstitüsü’ne başvurmalarıyla ilgili bir durum. En çok başvuru yapan ise Urfa…
Bir de UNESCO’nun İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi var. Geleneksel Tören Keşkeği, Mesir Macunu Festivali ve Türk Kahvesi ve Geleneği bu listeye girmeye hak kazandı. Gaziantep de yeme içme kültürüyle listeye başvurmuş. Ayrıca Antep “Dünya, Yiyecek ve İçecek Turizmi 2019”a da aday oldu.

Türkiye’nin neresine giderseniz gidin muhteşem lezzetlerle karşılaşılacağı aşikar. Hal böyleyken hala kapsamlı bir gastronomi haritamız yok. Olduğu kadarıyla bile bunu yurt içi ve yurt dışı turizme açma konusunda yapılan faaliyetler yetersiz. Her şey dahil konaklama mantığı içerisinde ise zaten bu tarz bir turizm yapılması imkansız.

Şu vakte kadar Türkiye’de daha çok Uzakdoğulu turistlere gastronomi turları yapılmış. Oysa ki tüm dünya buna müthiş merak duyan bir potansiyele sahip.

Yapılması gerekenlerden biri, belki de en önemlisi yöresel yeme-içme festivallerinin artırılması… Ve tabi bunların tanıtımlarının akıllıca ve profesyonel biçimde yapılması. Hem yurt içi hem yurt dışı için inanılmaz bir ilgi sağlamak mümkün. İtalya Alba'da Trüf Mantarı Festivali, Fransa’da çeşit çeşit yemek ve şarap festivalleri, ABD Maine Istakoz Festivali, San Francisco’da düzenlenen Sokak Yemekleri Festivali, İngiltere Sarımsak Festivali gibi etkinliklere, yabancı turistlerin gösterdiği katılım ve sağlanan ekonomik gelir bizimle kıyaslanamayacak kadar yüksek.  Örneğin 3 günlük Istakoz Festivali, 1 milyon dolarlık bir turizm geliri getirmiş Maine’e.

Mesela bizde de Çeşme Alaçatı Ot Festivali ve Germiyan Yemek Festivali’ne neden yurt dışından da slow food turları düzenlenmesin ki…


Konuyla ilgili zenginliğimiz inanılmaz boyutta. 
Sağlam bir alt yapı çalışması 
ve güçlü organizasyonlarla gastronomi turizminin ülkenin son yıllarda düşen turizm gelirine önemli bir geri dönüş sağlaması kaçınılmaz olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder