Baştan hemen söyleyeyim, yapılır. Hem de tüm dünyayı kendine
hayran bırakacak şekilde yapılır. Neden? Çünkü Anadolu, bilinen eski ve en
zengin mutfaklardan biri. Bu topraklarda yaşamış onlarca medeniyet ve yüzlerce farklı
kültürle harmanlanmış.
Peki nedir gastronomi turizmi? Bir yörenin kendine özgü
lezzetlerini tatmak için oraya
düzenlenen seyahatleri ifade ediyor. Bu, başka bir ülkeye yolculuk olabileceği
gibi, aynı şehir içinde küçük bir kasabaya yolculuğu da kapsıyor. Sadece yemek
değil, şarap, viski gibi içecekler için de bu tür organizasyonlar yapılıyor.
Müthiş Anadolu mutfağına dönecek olursak, son yıllara kadar
bu konuda çok ciddi çalışmalar yapılmadı. Çeşitli derneklerin, kurumların,
şirketlerin faaliyet ve diğer çalışmalarıyla yol alınmaya başlandı. 2014
yılında TÜRSAB tarafından ortaya konan Gastronomi Turizmi Raporu’na göre bizde
bu konuda çalışan 94 kurum kuruluş var iken, ABD’de 18 bine yakın topluluk
faaliyet gösteriyor. Bu rakamla zaten ilk sırada yer alıyor. Kendine özgü bir
yemek kültürü olmayan ABD için oldukça ironik bir gayret. Bizde ise Gastronomi
Turizmi Derneği, önemli çalışmalar yapıyor son zamanlarda…
Yine 2014 yılındaki rapora göre, bu alandaki turizmi
geliştirecek coğrafi işaretli ürün sayımız 124. Sadece Kastamonu mutfağına dair
yapılan bir derlemede dahi 812 çeşit yemek tespit edilmişken bu oldukça düşük
bir sayı. Bu arada en çok coğrafi işaret almış yemek Erzurum’da. Sonra Kayseri, Manisa, Mersin, Mardin, Afyon,
Bursa ve İzmir geliyor. Bu tamamen, illerin kendi gayretleriyle Türk Patent
Enstitüsü’ne başvurmalarıyla ilgili bir durum. En çok başvuru yapan ise Urfa…
Bir de UNESCO’nun İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası
Listesi var. Geleneksel Tören Keşkeği, Mesir Macunu Festivali ve Türk Kahvesi ve
Geleneği bu listeye girmeye hak kazandı. Gaziantep de yeme içme kültürüyle
listeye başvurmuş. Ayrıca Antep “Dünya, Yiyecek ve İçecek Turizmi 2019”a da
aday oldu.
Türkiye’nin neresine giderseniz gidin muhteşem lezzetlerle
karşılaşılacağı aşikar. Hal böyleyken hala kapsamlı bir gastronomi haritamız
yok. Olduğu kadarıyla bile bunu yurt içi ve yurt dışı turizme açma konusunda
yapılan faaliyetler yetersiz. Her şey dahil konaklama mantığı içerisinde ise
zaten bu tarz bir turizm yapılması imkansız.
Şu vakte kadar Türkiye’de daha çok Uzakdoğulu turistlere
gastronomi turları yapılmış. Oysa ki tüm dünya buna müthiş merak duyan bir
potansiyele sahip.
Yapılması gerekenlerden biri, belki de en önemlisi yöresel yeme-içme
festivallerinin artırılması… Ve tabi bunların tanıtımlarının akıllıca ve
profesyonel biçimde yapılması. Hem yurt içi hem yurt dışı için inanılmaz bir
ilgi sağlamak mümkün. İtalya Alba'da Trüf Mantarı Festivali, Fransa’da çeşit çeşit
yemek ve şarap festivalleri, ABD Maine Istakoz Festivali, San Francisco’da
düzenlenen Sokak Yemekleri Festivali, İngiltere Sarımsak Festivali gibi
etkinliklere, yabancı turistlerin gösterdiği katılım ve sağlanan ekonomik gelir
bizimle kıyaslanamayacak kadar yüksek. Örneğin 3 günlük Istakoz Festivali, 1 milyon
dolarlık bir turizm geliri getirmiş Maine’e.
Mesela bizde de Çeşme Alaçatı Ot Festivali ve Germiyan Yemek
Festivali’ne neden yurt dışından da slow food turları düzenlenmesin ki…
Konuyla ilgili zenginliğimiz inanılmaz boyutta.
Sağlam bir
alt yapı çalışması
ve güçlü organizasyonlarla gastronomi turizminin ülkenin
son yıllarda düşen turizm gelirine önemli bir geri dönüş sağlaması kaçınılmaz
olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder