MAVİ SULARIN AYKIRI
ÇOCUĞU: DELİ YENGEÇ
Özgün olmak,
kendin olmaktır. Kendin olmaksa cesaret, o da biraz delilik ister. Deli Yengeç,
adı gibi şahsına münhasır ve şaşırtan bir yer.
2013 yılının
Şubat ayından beri methini duyardım. O zamanlar, yine Filistin Caddesinde,
şimdikinden daha küçük bir mekanda çıktılar yola. Dolup dolup taştığını
bilirdim. Gidip görme ve lezzetlerini tatma fırsatım olmamıştı. Kısmet, yeni
yerlerineymiş. 2014 Aralık’tan bu yana şimdiki adreslerindeler.
Mekanın sahibi
Recep Özen karşıladı beni. İlk sorum ‘bu isim nerden aklınıza geldi’ oluyor
haliyle. Öğreniyorum ki Recep bey yengeç burcuymuş. Farklı bakabilen, özel
olanı görebilen bir göze sahip. Ayrıca çekirdekten yetişme bir işletmeci… 24
senedir bu işi yapıyor.
155 kişilik
bir mekan Deli Yengeç. 17 kişi çalışıyor. Balık restoranlarının alışılagelmiş dekorlarına
hiç benzemiyor. Şık, hatta şıkır şıkır bir yanı var. Ama rahat, sıcak, samimi
bir ruh yakalamışlar. Bu ikisi kolay kolay yan yana gelmez genelde. Kısaca,
protokolden uzak ama nezih bir atmosfer.
Öyle güzel
malzemeler kullanmışlar ki. Arhavi
yaylasındaki bir Ermeni evinden çıkma 300-400 yıllık kapılar ve diğer ahşap
detaylar, dekorun içine ince bir zevkle yerleştirilmiş. Duvarlardaki taşlarsa
Karadeniz’den gelme. Yine eski bir Karadeniz kayığını (92 model) genişçe bir koltuğa
dönüştürmüşler. Bu doğal ve orijinal malzemeler yanında avangard parçalar da
yerini almış. Masamızdaki süslü şamdan ve oturduğumuz berjerler bunlardan
birkaçı. Sonuç olarak ortaya çıkan eklektik tarz, buraya çok yakışmış.
Fonda Tanju
Okan, Zeki Müren, Balkan ve Grek müzikleri, eski 45’likler çalıyor. Parça
seçimleri kesinlikle rastgele değil.
Bir süre
sonra Deli Yengeç’in diğer yengeci geliyor. Öğrendiğime göre, mekanın müthiş
şefi de yengeç burcuymuş. Bu işte bir hayır var belli ki…
Yeni
yerlerinde Faruk şefle çalışmaya başlamışlar. 15 yıldır bu işi yapıyor. Tüm
tecrübelerini burada harmanlamış. Onun altın çağı başlamış artık. Faruk Gezen, yeteneğini
ruhunun zenginliğinden, gönlünün mütevaziliğinden alan bir aşçı. Kendi tarzını ortaya
çıkarmış ve yaratıcılığı üst seviyede… Malzemeleri kafasında birleştirip sonra
mutfağa girenlerden. Yaptığını meslekten öte görenlerden. Sonuçlar elbette ki
çarpıcı, şaşırtıcı ve inanılmaz nefis.
Deli Yengeç,
Ege ve Akdeniz mutfağı. Mezeler, balıklar ve diğer deniz ürünleri var. Ve tabi
ki yengecin çeşit çeşit hali. Bu arada Karadeniz’e özgü olan balıklar kendi
kayıklarıyla tutulup oradan getiriliyormuş. Tereyağ Trabzon’dan, kabak Hatay’dan,
keçi peyniri Çanakkale’den… Her gün 20-30 çeşit meze hazırlanıyor. Ama Faruk
şefin envanterinde 90 civarı meze var. O da şimdilik… Her an yeni bir şeyler
kafasında şekillenip, yapmaya koyulabilir. Yani anlayacağınız mekanda bir
yediğinizi ertesi gün görmezseniz şaşırmayın. Bence böylesi daha güzel. Her gün
yeni ve orijinal lezzetlerle karşılaşmak, bir mekanı monotonluktan çıkarıyor.
Beklentiniz sadece en iyisini yiyeceğinizi bilmek oluyor. Gerisi sürpriz.
Önce soğuk
mezelerle başladım. Sultan ezme, tahinli cevizli patlıcan, Girit ezme ve
diğerleri. Hepsi aşina olduğumuz mezeler. Ancak bir dokunuş neleri değiştirir
derler ya. İşte şefin farkı bu bildik tatlarda dahi hissediliyor.
Tatlılara
gelince; ayva tatlısı, trileçe ve yalı çapkını… Yalı çapkını ne mi? Hatay’dan
getirdikleri kireçte kabak, tahin, ceviz ve Maraş dondurma ile hazırlanan bir
tatlı. Kabak çıtır çıtır. Hakikaten insanın aklını da midesini de çelen bir kombinasyon.
Fiyatlarsa böyle lezzetler ve ortam için çok makul. Ayrıca öğlen saatlerinde balık
çorbası, salata, balık (çeşitler arasından seçim size kalmış) ve tatlıdan
oluşan menüler de mevcut.
Benim sayfalarım, Faruk şefin tariflerinin hepsine yetmez. Merak edenler zaten gidip tadacaklardır. Yemek yapmak, iksir yapmak gibidir. Azıcık ondan azıcık bundan. Doğru ölçü ve karışımıysa, işe ancak kendi özünü cesurca katanlar yakalayabilir. Benim bu akşam tanık olduğum gibi…
Adres: Filistin Cad. 2/A GOP/ANKARA Tel: 0312 4681468
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder